Kayıtlar

ACININ RENGİ YOK

Acının rengi, ırkı, yurdu yoktur. Zira, acı evrenseldir. Her ne kadar evrensel olsa da bir o kadar da bireyseldir. Atalarımız: “Ateş düştüğü yeri yakar.” Diye buyurur. Kor ateşin sızısı, vicdanı olan tüm kalplerde duyulur. Nasıl ki; akan gözyaşının mekanı yok, rengi yok, ırkı yok… Acının da öyle, ikisinin de vicdandan gayrı feri yok. Vicdan sahibi olan tüm insanlar, duyar mazlumun sesini. Kalbinin derinliklerinde hisseder, acının kütlesini. Dün Kuzey Kıbrıs'ta, Bosna Hersek’te, Karabağ’da, Ruanda’da… Bugünse Ukrayna’da, Filistin’de, Türkistan’da, Arakan’da… Zulüm; farklı yerlerde, farklı zamanlarda ve farklı sıklıkta. Ancak; acı ve gözyaşı, hep aynı renkte, aynı ağırlıkta. ... Mehmet ŞAHİN 

YAŞ OTUZ 3

Yaş 33;  yolun başı mı? Ortası mı? Sonu mu? Bilmem.  Bildiğim tek şey var,  o da bu zamana kadar hayatı yaşayamadığımdır. Hayatı anlamaya başladığımda,  hep bir yanımda bazı kavramların ve duyguların eksikliğini hissettim. Zamanla sol yanımda, ömrüm boyunca taşıyacağım derin bir boşluk olduğunu keşfettim. Ne yazık  ki bu keşif, kaşifini heyecana ve mutluluğa boğan cinsten değildi. Daha ziyade keşfeden minicik kalbimi de ufacık bedenimi de dibi görünmeyecek kadar derin ve karanlık kuyulara gömen cinsten bir keşifti. “Baba” kavramı yoktu; benim o minik ve narin bedenimin ezilip büzüldüğü, kalın yorganın altındaki, -boğulmaktan sabahın ilk saatleriyle duyulan annemin hoş, davudi sesini duyduğum anda kurtulduğum- derin bir gölet oluşmuş eski döşeğimin içinde uyandığımda. Kalktığımda, odamda. Dışarı çıktığımda, küçük dünyamın geri kalanında…  Hayatımın her anını, genç yaşta dul kalmış annemle ve annemin yorulmadan, bıkmadan, usanmadan peşinde koşturmakta olduğu işlerle dolduruyord

BEN GELDİM

Yokuşlar son buldu, sırada iniş. Dertsiz olan yalnız ölüler imiş. İndim, baktım; ova dümdüz ve geniş. Dertlere sırtımı, döndüm de geldim. Yıllarca ağladım, gülmedi yüzüm. Hayırlı birkaç dost, görmedi gözüm. Gönülden gönüle, varmadı sözüm. Sahrada kendimi, buldum da geldim. … Mehmet ŞAHİN 

EREN’LER (AKROSTİŞ)

Erenler ah Erenler… Rabb’e gönül verenler. Ehli sünnet hamili, Nur saçıyor, EREN’ler. Elleri yumuk yumuk, Rengi ak, sanki pamuk. Etrafa oluk oluk, Nur saçıyor, EREN’ler. Etraf hainle dolu, Redifim hazır namlu, Engin tepeye doğru, Nur saçıyor, EREN’ler. … Mehmet ŞAHİN

SARIKAMIŞ ŞEHİTLERİ

Buz gibi havada, yırtık çorapla, Yürüdü, Sarıkamış Şehitleri. Vatanı, bayrağı; şerefle şanla, Korudu, Sarıkamış Şehitleri. Bir lokma ekmeğini de bölüştü. Bir takım libasını da paylaştı. Eşi dostu, hasmıyla helalleşti. Bir idi, Sarıkamış Şehitleri. … Mehmet ŞAHİN 

ÖZLÜYORUM

Ağır yaralıyım ben, doktor. Yaralarım tenimde değil, ruhumda. Özlüyorum, anlamsızca ve derinden. Hiç tanımadığım babamı, Hiç doyamadığım anamı, Hiç göremediğim evlatlarımı, Kaybettiğim her şeyi...  İnsan elinde olanı özler mi hiç? Ben özlüyorum be doktor. Elimde olanı da özlüyorum, Elimde olmayanı da... Sevdiklerimi de özlüyorum, Sevmediklerimi de... Hatta nefret ettiklerimi bile. ... Mehmet ŞAHİN

ABD-İ ACİZ MEHMET

Mayıs ayının rahmetiyle, geldim yalan dünyaya. Elimi yüzümü, sağanak yağmurlarla yıkadım. Hayatın buz gibi soğuk yüzünü gördüm, ilk anda. Mümkünatı olmadı, bir daha hiç ısınamadım. El alem değildi, yaralar açan naif ruhumda. Tut ki, sevdiklerime hiçbir zaman yaranamadım. Mutluluk, bir dirhem sevinçti; dirheme muhtaç oldum. Elemle, acıyla, kederle, yalnızlıkla… Yoğruldum. Her düştüğümde, Allah’a sığınıp tekrar doğruldum. Merak ediyorum, acaba dünyaya neden geldim? En derin acılara mabet miydi, naçiz bedenim? Tüm sevdiklerimi kaybetmek miydi, makus kaderim?… … Mehmet ŞAHİN